23 Ekim 2009 Cuma

Nur topu gibi 17 inç’lik hayatlarımız oldu



Şimdiki bazı insanlar da “eskiler daha iyiydi” nostaljisi başladı. Yok eskiden çocuklar sokalarda oynarmış, yok insanlar “bir maniniz yoksa akşam size geleceğiz” diyerek misafirliğe giderlermiş.

Geç kardeşim bunları, geç… nostaljiydi, eskiye özlemdi, yok eskiler daha iyiydi gibi tanımlamalar züğürt tesellisinden başka bir şey değil.

Sevgili ile çay bahçesinde buluşmalar, komşuya gidip birlikte TV izlemek, TV programları üzerine yorumlar yapmak, kahveye gidip arkadaşlar ile okey oynamak veya maça gidip ana-avrat küfür etmek… Çok monoton ve demode şeyler…

Beğensek de, beğenmesek de; sevsek de, sevmesek de hepimizin Allah bağışlasın nur topu gibi 17 inç’lik çocukları oldu. 17 inç’lik çocuklarımıza gözümüz gibi bakıyoruz, onlara toz kondurmuyoruz. Az öksürseler, hemen “ay acaba bişi mi oldu” diyerek hemen doktorlara koşturuyoruz. Çünkü bu çocukları nedense çok seviyoruz.

Çünkü onların yüzlerinde tüm dünyayı ve geleceği görüyoruz. Aşkı görüyoruz, sevgiyi görüyoruz, macerayı görüyoruz, heyecanı görüyoruz. Üstelik bu çocuklar çok akıllılar. Neyi merak edip, sorsanız, hiç itiraz etmeden hemen yanıtlıyorlar. Hatta ve hatta (yazılı veya görsel) binlerce seçeneğini de sunuyorlar.

Kısacası, 17 inç’lik çocuklarımız bizleri resmen esir aldı. Buradan kaçış yok, tahliye yok, salıverme yok.

Dönüşü olmayan bir yoldayız artık, yeni yol haritalarımızı belirlemek zorundayız.

17 inç’lik çocuklarımız giderek büyüyecek, büyüdükçe ihtiyaçlar artacak, büyüdükçe doğal olarak yeni sorunlar ortaya çıkacak. Çocuklar büyürken, bize ne olacak?

17 inç’lik ekranlarımızdan dünya ile bütünleşmeye çalışacağız.
Ve belki de çok yakınlarda cenaze törenleri bile olmayacak. Eşimizin, dostumuzun, arkadaşımızın cenazelerini bilgisayarlardan izleyeceğiz. “Falancanın cenaze töreni” diyerek online sunulacak cenaze törenleri.

Nasıl ki şimdilerde mobesa (güvenlik) kameraları sayesinde kazaları, kavgaları, cinayetleri, ölümleri, hırsızlıkları anında ve canlı olarak izleyebiliyorsak, çok yakınlarda (istemesek de) bazı şeyler değişecek hayatlarımızda.

Belki düğün davetiyelerine de gerek olmayacak. Tüm eş-dost ve arkadaşlarımıza topluca e-posta atacağız. Onlar da kutlamalarını e-posta yoluyla yapacaklar. Örneğin düğünlerimizi veya nikah törenimizi internet üzerinden canlı yayınlayacağız.

Aslında hayat çok kolaylaştı. Bakmayın insanların bilgisayardan, internetten şikayet ettiklerine. Günlük işlerinin önemli bir kısmını bilgisayar ve internet aracılığıyla yapıyoruz. Bayanlar yemek tariflerine bakıp, yemeklerini o şekilde yapıyorlar.

Timsah gözyaşlarına gerek yok. Bilgisayarı ve interneti seviyoruz işte. Ufkumuzu açıyor, yeni insanlar, yeni dostlar, yeni arkadaşlar, yeni fikirler tanıyor ve öğreniyoruz.

Zamanımızı alıyor olabilir, tembelleştiriyor olabilir, hareketsizlikten dolayı hastalıklara davetiye çıkarıyor olabilir. Ama seçeneklerimiz giderek azalıyor. Zaten gel çay bahçesine gidelim desen, kimi bulacaksın?

Hepimiz sarılmışız 17 inç’lik nurtopu gibi çocuklarımıza, hayatın tadılmamış veya tatmak istediğimiz bilinenlerine ve bilinmeyelerine doğru yol alıyoruz.

17 inç’lik çocuklarımız hayatı bize daha çok sevdirmeye başladı.

Yalan mı?